bugün

entry'ler (1332)

sözlük yazarlarının itirafları

(bkz: sözlük yazarlarının itirafları/#37816699)

gidiliyormuş meğer. başka bir şehirde görüşmek üzere.

sözlük yazarlarının itirafları

ne yazayim bilemedim, nereye gidiyorum lan ben?

it kopuk oldum oradan oraya savruluyorum. haritaya dart atiyorum, hangi sehre gelirse oraya gidiyorum. bir is ayarliyorum bir de kalacak yer, nasil yapiyorum bilmiyorum. iki, bilemedin uc ay kaliyorum orada, sonra birdaha dart atiyorum. boyle boyle bir yila yakin sehir sehir gezdim. guzel de deneyim edindim, son gittigim sehirde galiba boka bastim.

beni bu sehirde tutan bir sey var sozluk, ne bilmiyorum, iki ayda cok mu alistim? hayir. guzel dostluklar mi kurdum? yoo. iyi mi kazaniyorum? asla. e ne ulan? ne yani beni burada tutan? alisik degilim ben boyle seylere. giderim, iki ay calisir tasi taragi toplar siktir olup baska bir yere giderim.

cok huzursuzum be sozluk. beni burada tutan seyin ne oldugu konusunda hicbir fikrim yok. kal diyen yok, git diyen yok. bavulumda hala bir yil once ne varsa o, bir de ani niyetine birkac buzdolabi magneti.

kabin memurlugunu birakali neredeyse bir bucuk yil olacak, bu isi neden bu kadar sevdigimi anladim bu bir bucuk yilda. yollari severmisim meger, kalamazmisim ayni yerde, ayni insanlarla. sevemezmisim kimseyi bir omur boyunca. ozlemeyi sevmisim galiba, ayrildigim sehirdeki sokaklari, insanlari, yataklari ozlemeyi sevmisim. annemi bile ozlemeyi sevmisim herhalde, kadini gormeyeli yil oldu.
peki, neden gitmiyorsun ozledigin yerlere? ne bileyim be. hem, hangi birine gideyim?

buradan gidemiyorum sozluk. bu beni kahrediyor.

özlem duyulan basit şeyler

düşünce özgürlüğü.

16 nisan 2017 anayasa değişikliği referandumu

Ülkenin yarısının cahil ve zekasız, kurumların ise hileye ve yolsuzluğa göz yumduğunu öğrenmiş olduk. Ülkenin standartlarını beğenmeyip Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, Lübnan ve Norveç'e kaçan sözde T.C. vatandaşlarının iki yüzlülüğünü görmüş olduk. Zamanında Barbaros Şansal'a tepki gösterildi ama Türkiye tam anlamıyla bokunda boğuldu. Cumhurbaşkanı YSK'ya teşekkür etti. Gökten üç elma düştü, birini Ak Parti, birini yurt dışında yaşayan iki yüzlüler, diğerini de zekasız kesim yedi. Bize de üçün biri kaldı.

ilkokulda bitişik eğik el yazısının kaldırılması

biraz da olsa sir bozan ve düşündürten gelişme.

oraya buraya kibar kibar yazmaktan Yoruldum arkadaş. ben öğrenim haytımı bitirdim. ilkokulda el yazısı öğrendim ve hiçbir zaman ne ben, ne de benim dönemindeki arkadaşlarım kendimizi yerden yere atmadık "yapamıyooooruuum" diye. öğretmenlerimiz de hiçbir zaman sınav kağıtlarımızın üstünü çizmedi okuyamıyorum diye. işlerini yaptılar okudular, okuyamadıkları yerde bizi insan yerine koyup sordular, biz düzeltebiğimiz kadar düzelttik, onlar da okuyabildiği kadar okudu, hiçkimse üzülmedi.

Yok el yazısı öğrendi diye kendi yazısı kötüymüş, yok sistem bokmuş, yapmayın arkadaşım. el yazısı öğrenmediği halde leş yazısı olan insanlar tanıdım. Bir kere de kendi yaptığınız yüzünden başkasına bok atmayın ki kimse güzel yazmak mecburiyetinde değil, yazı kişinin karakteridir.

Eğitim herkesin gözünde o kadar kolaylaştırıldı ki bir bok beceremeyen öğretmenler( işini saygıyla hapanlara saygım sonsuz) öğretemedikleri şeyler için öğrencilere çemkirdi, öğrenciler kolaya ve basite alıştığı için hayata küstü, her haltta gözlem yapma gereği duymadan çocuğunu savunan ebeveynler el yazısına bok attı.

Öğretmenliğe doktorluk kadar önem verilseydi ve öğretmen adaylarının üstüne düşülseydi kimse bu kadar üzülmezdi. Her puanı tutturanı öğretmen yaptılar, hiç bakmadılar bu insanın kişiliği öğretmenliğe yatkın mı diye.

Eğitim sistemi sözde geliştirilip basitleştirildikçe daha embesil bir nesil yetişti, kimse bunu inkar etmesin.

El yazısı çok mu gerekliydi o tartışılır, ben insan ve çocuk psikolojisinde uzman değilim sadece fikrimi söylüyorum ama yine türk insanı beceremediği şeyler için başka şeylere bok attı. Şaşırtmadı yani.

Aman öğretmenler zorlanmasın, aman ebeveynler komplekse girmesin, yine kolaya kaçılsın.

Düzgün öğretilseydi, müfredat gerçekten uzman kişiler tarafından hazırlansaydı, eğitim sisteminin bir yap-boz olmadığı anlaşılsaydı ve öğretmenler az daha gayret gösterseydi kaldırılmazdı. Aha buraya yazıyorum.

anın görüntüsü

görsel

kafa şubat sayısı- gökhan dağıstanlı

the end of the world

hikayenin tüm gidişantını size bırakan ve dolayısıyla farklı sonlara sahip olan, dramatiklikte çığır açmış, neredeyse ağlatacak duruma getiren play store oyunu.

"Bu neymiş yaauğ?" diye biraz araştırma yapmak istedim, farklı birkaç hikaye içerisinden en mantıklı geleni, oyun yapımcısının kız arkadaşının intihar etmesi üzerine bu oyunu yapması idi.

soundtrack için böyruun:
https://youtu.be/9871de1VUnI

görsel

alavara

"Bi' tam bol mısırlı, bi' yarım, bir de litrelik kola. turşuyu hemen alabilir miyiz?.."

yalnızlığın anlaşıldığı anlar

vakit geçirmek için salona gitmeye gerek duyulmadığı, "kim görecek" diyip eşofman üstü gömlek gibi anlamsız ev kombinleri ile dolaşıldığı yahut giyinmeye bile gerek duyulmadığı, sesli düşünmekten çekinilmediği yahut ne gerek var diyerek saatlerce süren sessizlik ile birlikte gelen kulak uğultusuyla yaşamaya alışıldığı, son arama kaydının 3-4 gün öncesine ait olduğunun fark edildiği anlardır.

montla uyumaya çalışmak

bir montla sıçmak olmayan eylem.

büyüdükçe değişen şeyler

yaş aldıkça insanın kendisinde/ çevresinde bulduğu değişikliklerdir.

misal sebze yemeğine olan bakış açısı. üniversite hayatıyla birlikte ev yemeği ile başlayan özlem, iş hayatına atılınca fast fooddan gelen bıkkınlık sonrasında "ulan şimdi bi' kapuska olacaktı" gibi cümlelerle insan ne kadar değiştiğini anlayabiliyor.

anın görüntüsü

görsel

sözlük yazarlarının saçları

sizlerden mi saklayacağım dediğim saçlardır.
görsel

matrax

hafta içi her gün yayın yapan program. iyidir ya da kötüdür, bu yazıda ona değinmeyeceğim. Daha ilginç bir şeyden bahsetmek istiyorum.

Yaşını hatırlamıyorum fakat tahminen 17-18 yaşlarında bir kız annesine çatmak için zeki'yi arıyor. Zeki de kızdan, onu marsa göndereceklerini söylemesini istiyor. Kız tek başına başa çıkamayınca zeki, bu 10 kişiyi marsa gönderecek firmanın temsilcisi olarak kızın annesiyle konuşmaya başlıyor.

Zeki- hanımefendi merhaba, sizi x firmasından arıyorum, kızınızı uzaya göndereceğiz.
Anne- ben kızımı amcasına gönderemiyorum, uzaya nasıl göndereyim?
Z- hanfendi uzaya gönderilecek 10 kişiden biri kızınız, kendisine bir takım testler uyguladık, o da bu testleri başarıyla geçti.
A- benim kızım salak, hiçbir şey başaramaz ki o. Hem nasıl göndereyim uzaya babası kızar, hadi imam hatip derseniz neyse de..
Z- hanfendi uzayın ne olduğunu biliyor musunuz?
A- hayır.
Z- peki hiç merak etmediniz mi?
A- yoo.


daha da uzatmayacağım, ama bu diyalog bu seyirde 15 dk kadar devam ediyor. Fakat atlayamayacağım, Zeki uzayın ne olduğunu açıkladıktan sonra kadın birkaç kez daha "imam hatip olsaydı olurdu da.." cümlesini kuruyor.

Çok afedersiniz, bu insanla; tecavüze uğrayan kadının arkasından "haketmişti" diyen insan aynı insan. bu insanla; hayatı boyunca bir sayfa kitap okumamış, bunu imkanı olmadığı için değil de, gerçekten sadece ve sadece işine gelmediği için yapmamış olmasına rağmen her şey hakkında fikri olan insan aynı insan. Bu insanla; tecavüzü, çocuk istismarını, sapkınlığı, saygısızlığı ve nicelerini meşrulaştıran insan aynı insan. Bu insanla; doğru düzgün eğitim verebilen okulların imam hatip'e çevrilmesini alkışlayarak karşılayan insan aynı insan.

Lanetler olsun bu insanlara. Lanet olsun zihniyetinize.

Edit: imam hatipler kapatılsın.

neden pahalı olduğu anlaşılmayan şeyler

doların 50'lerin elvis'i edasıyla yükselişe geçmesi sonucu, bunu büyük harflerle yazmak istiyorum, her şey! Ha, tabii ki anlam veriyoruz fakat işin geyiği bu.

Arkadaşlar, karnabahar 10 lira. Karnabahar yahu, çoğu insanın en sevdiği yemekler listesinde ilk 75'e giremeyecek karnabahar.

Domates 7, taze fasulye 8-10 arası seyir ediyor.
N'oluyor yahu?

vanilya

kendimi bildim bileli Vazgeçemediğim baharat. vanilya aromalı kahve, vanilyalı kek, vanilya kokulu parfüm, vanilyalı dondurma, vanilya kokulu bakım ürünleri, vanilya, vanilya, vanilya.

Okunuşunda bile bir ahenk olan, dünyanın en güzel şeyi, vazgeçilemezlerden.

anın görüntüsü

görsel

iz bırakan kitap cümleleri

"hoşça bak zatına, benden buraya kadar"

mecnun un şehri terk edişi - yunus emre özsaray

hicbiseyebosunaiclenmeyenadam

(bkz: evet efendim)
ilk geldiğimde burada olan, ben gittiğimde de muhtemelen burada olacak yazar.

pegasus

Medyaya yansımadı, veya çok az yansıdı ama, Pegasus çalışanlarını bir otele kahvaltıya çağırıp (ansızın uçuş programlarını değiştirerek, arayıp haber dahi vermeden) kahvaltı sonunda önlerine iş akdi feshi için belge koyan firmadır.
Pegasus, elemanlarını part time'a geçirerek, sigortalarından beş gün kesip, maaşlarını düşürüp, yine de aynı yoğunlukta uçuran firmadır. Pegasus, kaptanlarına "ya ücretsiz izne çıkın, ya da işten ayrılın" diyen firmadır. Yazıklar olsun.

Not: Pegasus personeli değilim.

her havayolu şirketi gibi rötar yapması çok doğal havayolu şirketidir. isterseniz arkasında bulunan kişilerden diyin, ister gücünden deyin, ister paradan deyin, bu ülkede kıyak geçilen tek şirket thy'dır. Bunu en rahat siz iniş için havada 3. Kere dönerken, yeni alçalmaya başlamış bir TK uçağının şıp diye inivermesinden anlarsınız.

Uçakların gerçekten hava trafiği nedeniyle gecikme yaşadığını bir türlü Anlatamadık milletimize. Onlar da anlamak istemedi zaten. "Kesin iki sigara içecekler diye bizi bekletiyorlar" dendi.
içiniz rahat olsun, öyle bir şey yok. En kötü, uçakta ufak bir arıza vardır(hayati tehlikesi bulunmayan), o tamir ediliyordur.

Şimdi size uzun uzun uçaklar neden gecikir onu anlatmayacağım. Zira konumuz Pegasus.

500'e yakın personel çıkarıp, hemen ardından tekrar tecrübesiz alım açarak ücretli(10.000 TL) eğitim verecek firmadır. Para kazanabilmek için insanları ekmeğinden etmiştir. Sırf para kazanabilmek için parayla isteyerek aldığı personeller havada sıçtın mavisini görünce, yine part time adı altında tecrübeli eleman alan* firmadır. fakat bu elemanları 900tl ve 25 gün sigortayla çalıştıracaktır.

Daha ne kadar personelini kendine küstürebilir diyor, bir an önce kendilerine gelmelerini diliyoruz.

Edit: bir bardak su vermemesi normaldir. Adamlar adı altında, low cost şirket. Satışlı uçuş yapıyorlar, sunexpress gibi. Uçakta personeller kendi yedikleri yemeğe, içtikleri suya, çaya para ödüyorlar. Aldığınız su için para istediklerinde onlara kızmayın.

Edit 2: dipnot olarak geçiyorum, uçuşlarda bir şey almaya karar verirseniz, kartla ödeme yapacağınız taktirde, kullandıkları cihaz nedeyle sadece çipli kartla ödeme kabul ediyorlar. Aklınızda olsun.